Doğum-ölüm
döngülü
doğada dua nasıl olmalı?
Zaman kavramının anlamının açıklandığı
http://tanriyianlamak.blogspot.com.tr/p/hakkmda.html makalesinde
gösterildiği üzere, doğadaki varlıkların
kimyasal bileşimleri sürekli olarak değişmektedir. Değişimlerin başlangıç
noktasını, doğadaki tüm enerjilerin kaynağı
ve en temel canlılık - enerji –öğesi olan kuantlar oluştururlar. Onlardan sonra atom-altı-öğeler denilen proton-nötron-elektron gibi
temel öğeler gelirler. Onların kombinasyonlarıyla yaklaşık 92 temel kimyasal element oluşur. Ve diğer tüm
varlıklar da bu
temel kimyasal elementlerin farklı kombinasyonlarından oluşurlar.
Değişimlerin nedeni ise, yine aynı makalede açıklanan, enerjinin
daha ergonomik şekilde kullanılmasına yönelik evrensel gidişattır (Chaisson-diyagramı).
Bu yönelimi anlamak
için şu gelişimi hatırlayın. 2-3 asır önceleri 20 tonluk bir
yükü, Ankara’dan İstanbul’a taşımak için onlarca at-arabası ve haftalarca zaman
gerekiyordu. Günümüzde bu işi, bir kamyonla 5-6 saate gerçekleştiriyoruz. At-arabası da, kamyon da aynı atom-ve moleküllerden oluşmaktadırlar; tek fark, bu bileşenlerin farklı
şekilde kombinasyonlara
sokulmasıyla
ortaya çıkmaktadır. Evrenimizde de
durum aynıdır; her şey proton-nötron-elektron gibi atom-altı-öğelerden oluşmaktadır,
ama bu öğelerin kombinasyon şekillerinin değiştirilmesiyle, daha ergonomik yapısallaşmalar
ortaya çıkmakta,
enerji-akışı-yoğunluğu gittikçe artırılmaktadır. Bu olaylar ise hep
bilgi ile olmaktadır. Hayat dediğimiz şey evrensel sistemdeki bilgi oluşumuna paralel bu değişim-dönüşümlerdir. Doğadaki bu gittikçe gelişen-evrimleşen sistem, information &
self-organisation olarak özetlenen
“Dinamik
Sistemler Fiziğinin” konusunu oluşturmuştur.
Her varlık, yaşamının devamı için enerjiye ihtiyaç duyduğundan, enerji ise, kimyasal bileşimlerin değiştirilmeleri
nedeniyle sürekli yeni yapısallaşmalara
aktarıldığından, her varlık sürekli
olarak çevresindeki
diğer gelişimleri-değişimleri
takip edip, enerjisini nereden daha uygun şekilde elde edebileceğinin
arayışları içinde
olmaktadır.
Varlıklar bağımlı oldukları değişim-dönüşüm döngülerini birer iç-saat oluşturarak kayıt altına
alırlar. Bu iç saatlerini de sürekli olarak, yeni değişimleri dikkate alarak düzeltirler.
Örneğin, bizler ve diğer çoğu
canlılar, güneş ışığına ve enerjisine bağımlı olduğumuzdan, bedenimizde 24 saatte bir
değiştirilen moleküler
osilasyon (döngü) bulunmaktadır. Bedenimizdeki “melatonin” denilen bir hormonun
miktarı 24
saatlik bir döngü içerisinde artırılıp-azaltılmakta, bizler de
bedenimizdeki bu kimyasal değişimlere uygun olarak, uyumakta veya
uyanmaktayız.
Doğa her gün yeniden canlanıp-örgütlenir. Bu nedenle
her varlığım ömrü sınırlıdır. Bir varlık ölünce, kurtçuklar(K),
mantarlar(M) ve bakteriler(B) gibi organizmalarca, moleküllerine-atomlarına kadar parçalanırlar. Değişen enerji yoğunluğuna göre, atomlar, elektron-pozitron tünellemeleriyle güncelleşirler ve tekrar etkileşerek, yeni molekül kombinasyonları oluştururlar. Doğa yeniden re-organizasyona uğrar. Yeni oluşacak hücreler, bu yeni kombinasyonlarla hayatı yeniden canlandırırlar. Varlıklar değişim-dönüşümleri takip ederek geleceklerini planlarlar, aktiftirler ve
kaderlerini
belirler. İnsanlar da aktif olmak
ve kaderlerini kendileri belirlemek zorundadırlar.
Her varlık için bir doğum-ölüm döngüsü söz konusudur, çünkü varlıkların oluşumu enerjiye bağlıdır.
Enerji ise kuantsal kökenlidir
ve “yapılsın-yıkılsın” şeklinde sürekli bir değişim-dönüşüm içindedir.
Kuantsal sistemin böyle
bir sürekli değişim-dönüşüm içinde
olması, onların kombinasyonlarından oluşan tüm diğer
doğa varlıklarının da otomatik
olarak sürekli değişip-dönüşmesini gerektirmektedir.
Doğum ölüm döngüsü, madde oluşumunun başlangıcından beri var. Örneğin bir atom çekirdeğinin var olması, proton ve nötron arasında sürekli bir değişim-dönüşüm (doğum-ölüm) döngüsü sayesinde sağlanıyor.
Atomlar enerji durumuna göre elektron-pozitron tünellemeleriyle
birbirlerine dönüşüyorlar, bu şekilde doğadaki atomik kompozisyon sürekli değişiyor.
Atom oranlarının değişmesi, onlardan oluşan molekülleri etkiliyor ve bu nedenle milyonlarca farklı
türde kimyasal reaksiyon gerçekleşiyor.
Böylelikle
dinamik sistemli (yani sürekli
değişim-dönüşüm içinde)
bir doğa oluşuyor.
Tabanı oluşturan
atom-altı-öğelerin, dinamik sistemlerin çok çeşitli ve farklı üst-sistemlerini oluşturabilmeleri için,
● üst-sistemin
ihtiyaçları doğrultusunda “Simetrilerinin Kırılması”
● sistemin
gerektirdiği şekilde davranmalarının sağlanması için
“Köleleştirilme”
● sisteme
ait yapısallaşmanın (kimyasal bileşimin) korunması
için “Sabitleştirme” (solidification)
gibi temel değişiklikler geçirmesi gerekiyor (Haken 2000). Bu işlemler “SimKırKölSab” kısaltması ile özetlenmiş olsun.
Atomlar oluşurken,
atom-altı-öğelerde SimKırKölSab
olayı gerçekleşiyor.
Moleküller oluşurken,
atomlarda SimKırKölSab olayı gerçekleşiyor.
Hücreler oluşurken,
moleküllerde
SimKırKölSab olayı gerçekleşiyor.
Bedenler oluşurken,
hücrelerde SimKırKölSab olayı gerçekleşiyor.
Bu nedenle her varlığın bir ömrü olmak zorunda, çünkü tabandaki öğelerde gerçekleşen
SimKırKölSab olayları, oluşum zamanındaki duruma göre gerçekleşmiştir.
Halbuki, o varlığın oluşumundan
sonra çevredeki
diğer varlıklarda değişim-dönüşümler olmuş,
bir sürü yeni yapılar ortaya çıkmıştır. Yani doğa
her gün yeniden
doğmuş-yeniden yapısallaşmıştır. Dolayısıyla, bedendeki hücreler-moleküller-atomlar zaman
geçtikçe, çevredeki değişim-dönüşümlerle rezonansa girmekte zorlanırlar, çünkü onların bileşenlerinin SimKırKölSab oluşumları eskide kalmıştır. Bu nedenle varlıklar ölmek ve kurtçuklar, mantarlar ve
bakteriler gibi organizmalarca, moleküllerine-atomlarına
kadar parçalanmak zorundadırlar. Bedenlerimizin parçaları olan bu
atomlar-moleküller, doğadaki
değişim-dönüşümlere uygun olarak yeniden kalibre olurlar ve doğanın yeniden re-organize olmasında devreye girerek,
doğayı yeniden oluşturmaya devam ederler. Bu kalibrasyon olayında, ölen varlığın parçalarında depolanmış “bilgi”
faktörü de rol oynar, çünkü “bilgi” “boson” türündedir ve doğadaki tüm bosonik öğeler birbirlerinin etkisini artırıcı veya eksiltici rol
oynarlar. Yani, insanların
oluşturdukları bilgiler, doğal sistemle geri beslenmeli bir
etkileşim içindedir. Dolayısıyla ölüm bir yok-olma değil, doğaya geri dönüş olayı söz
konusudur. Taziye mesajlarını bu görüşe uygun olarak, “toprağı bol olsun veya geleceğimizin daha iyi olması
umuduyla”” gibi
değiştirmek çok
daha anlamlı
olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder